Mart 2020
Mart 2020

Mart 2020

 

Bugün ne öğrenebilirim? Bugün nasıl gelişebilirim? Bugün kime yardım edebilirim? Bu amaçları zihninizde tuttuğunuzda, asla savrulup sürüklendiğinizi hissetmeyeceksiniz. Ve yeni varış noktanız size kendinizin neye sahip olduğunuzu bile bilmediğiniz yeni bir arzu veya sizi çok sevindirecek beceriler olarak göstermeye başlayacaktır.

   Işığınız, Yaratan’ın Işığı herhangi bir karanlıktan, unutmuş veya suistimal edilmiş herhangi bir insan ya da şeyden milyonlarca defa daha güçlüdür. Işığınız tek gerçeği aydınlatır. Kötülük bir yanılsamadır. Sadece Işık vardır, hatırlayan ışık ve unutan ışık.

Kendimizi ne kadar çok sevgiyle sarmalamaya gayret edersek, en karanlık durumlarda bile ışığın doğuşuna şahit olmaya çalışırsak, içimizdeki sevgiyi, ışığı ve İlahi varoluşu o kadar çok hissederiz. Kendimizle bağlantıya geçmek üzere ne kadar çok zaman ayırırsak, kendi zorluklarımız, dış şartların zorlukları o kadar sıkıntısızca geçer. Enerjimizi  aşağıya düşürmeye çalışan düşüncelerimiz bile çok daha büyük gerçekte çözülür ve kaybolur.

Toprağın derinlerinde kök salmış ve göğe uzanan ağaçlar fırtınada nasıl sağlam kalırsa, siz de – sevgiye kök saldığınızda –  hayatın fırtınalarını sağlam, bitmez tükenmez inancınızla atlatırsınız. Tüm karanlık, acı ve ıstırap yanılsamalarının altında varolan iyilik ve sevgiyi en başta zihninizde canlandıracaksınız, sonra buna inanmaya başlayacaksınız ve sonunda en basit haliyle bilecek ve deneyimleyeceksiniz.
     Alıntı

“Dört keşiş iki hafta sürecek sessizlik meditasyonuna başlamışlar. Bu çalışmanın sembolü olarak da bir mum yakmışlar. İlk gece mum sönmüş.

Birinci keşiş “Ah hayır, mum söndü!” demiş.

İkinci keşiş, “Hey, konuşmamamız gerekiyor!” diye onu susturmuş.

Üçüncü keşiş sinirlenmiş, “Siz ikiniz neden kıymetli sessizliğimizi bozmak zorundasınız?” demiş.

Dördüncü ise gülmeye başlamış “Ha Ha! Konuşmamış olan bir tek ben varım!”

Niklas Gökle diyor ki; “Bu hikâyeyi sevmemin sebebi çoğu konuşmamızın nasıl olduğunu açığa çıkarması. Andaki amaca kesinlikle hizmet etmeyen konuşmalar, özellikle de bu örnekte. Kendimiz, diğerleri, kontrolümüzde olmayan şeyler hakkında konuşuyoruz ve bu konuşmaların hiçbiri hiçbir şeyi daha iyi yapmıyor. Keşişlerin hepsi önemsiz bir detaya kapılıp gittiler ve çenelerini tutamadılar. İlk fırsatta hayatın zihinlerine egemen olmasına izin verdiler. Biri haber verici, biri kural hatırlatıcı, öbürü öfkeli ve sonuncusu ise egosunun kurbanıydı. Hepsi için açık ve net bir seçenek vardı: Sessizce mumu yeniden yak, meditasyona devam et, dingin kal ve sessizlikte başarının keyfini çıkar. (…) Ne kadar çok konuşursanız, saçma bir şey söyleme şansınız da o kadar yükseliyor. Ne kadar az konuşursanız, o kadar çok dinleyebilirsiniz. Dinlemek ise öğrenmeye yol açar. Sessiz kaldığınızda, olanları gözlemleyebilir ve konuşmak için doğru zamanı arayabilirsiniz. Söyleyeceğiniz şeyin anlamlı ve önemli olmasına dikkat edin. Eğer önemli değilse, dinleyin ve öğrenin. Ne kadar az konuşursanız, o kadar zekileşirsiniz. Ve belki de hiç de tesadüf olmayan bir şekilde, ne kadar zekiyseniz, o kadar az konuşursunuz.” 

Yazar bunun ardından konuşma yollarımızı incelemiş, saatte kaç defa gereksizce telefonun ekranında beliren bir bildirinin dikkatimizi dağıttığından, gereksiz sosyal medya yorumlarına, mesajlara ve emaillere değinmiş. Ve tabii ki bütün bunların bizi nasıl da yaşamak istediğimiz hayattan ve elimizdeki çok daha önemli işe odaklanmaktan alıkoyduğunu yazmış. (Yazarı Niklas Göke’ye çok teşekkürler.)

Genelde otomatik tepkimiz bir şey üretmeyen yorumlar, fikirler, ünlemler oluyor! Ama kendimizi merkeze çektiğimizde, belki tepki vermeye ihtiyaç duymayacağız veya kalkıp sessizce mumu tekrar yakacağız. Davranışlar sözcüklerden çok daha önemlidir derler… Bunun örneklerini her gün görüyoruz.

Gözlemci görevimize ve içimizdeki okyanusa  dalmaya devam…

 

Bu site, Sitesepeti güvencesi ile hazırlanmıştır. Copyright © 2014